Bükreş ve Kişinev Maceraları




6 Eylül 2017 Çarşamba


                              Herkese Selamlar,
          Verdiğim uzun ara için üzgünüm ama Ukrayna'daki ev sahibim internet faturasını ısrarla ödemeyince yazamadım.O da ayrı bir hikaye de!
          En son Sırbistan'da başımıza gelenlerden bahsetmiştim.Ama çilemiz henüz bitmemişti.Kader ağlarını örüyordu.Sonunda buradan gideceğimiz için mutluyduk ama Belgrad'dan Bükreş'e gitmenin en ucuz ve rahat yolu oldukça uzundu.
          Öncelikle Belgrad'dan başka bir Sırbistan şehri olan Vršac'a gitmemiz (otobüsle),oradan trenle Timisoara (Temeşvar) a geçmemiz ve oradan da başka bir trenle Bükreş'e gitmemiz gerekiyordu.Kredi kartı çeken yer yok yine ,güç bela bileti aldık bir kaç saatte Vrsac'a vardık.Ben hala sistitim o sıradan.Geçsin diye bol su içtiğimden de sürekli çişim var.Ama çişimi tutmak zorunda olduğum için yine sistit oluyorum.Böyle saçma sapan bir döngü içerisindeyim :D
          Vrsac,kuş uçmaz kervan geçmez bir yer.Tren istasyonunda değil insan bir böcek bile yok.Oralarda bir amca bulduk.Trenin kalkma saatine yakın görevlilerin geleceğini söyledi.Yiyecek bir şey bulmaya çıktık yaban ellerde.Bir yer bulduk arada derede ama etrafta biri bizi öldürüp bıraksa cesedimiz 24456654 yıl sonra bulunur.Kafede yiyecek bir şey yoktu.Yiğido bir biraz söyledi (tabiki).Ben bir tuvalete girdim ama sistitten ölmek üzereyim.Geçsin diye hemen orada bir ilaç içtim,oradaki kızdan su isteyeceğim.Kendi aramızda Türkçe konuşuyoruz.Kız Sırpça ''Türk müsünüz?'' dedi.Evet dedim.''Sultan Sülüman'' dedi hahahaha biz şok.Kızdan su istedim buyruun falan yapıyo :D Neyse ben orada 2-3 litre su içtim,tuvalete gittim tekrar falan daha iyi oldum.Orada da bi adamla tanıştık.Baya iyi İngilizce konuşuyordu.Akademisyenmiş.Muhabbet ettik baya.O da aynı trene binecekmiş bizimle.Saat yaklaşınca istasyona gittik.Anam o kuş uçmaz yer nasıl dolmuş.Bilet alacaz tabiki kredi kartı çekmiyor,şaşırdık mı?! Elimizde para yok ,Euro var.Onu da kabul etmiyorlar.Allah'tan bir amca değiştirdi parayı da bileti aldık.Treni bekliyoruz.Orada bi kadın var o tren bekliyor,Türk.Sorduk treni şimdi gelecek buraya falan dedi.Ama bizimle aynı trene binecek olan eleman ortada yok.Saat de geliyor.Ulen bir baktık başka bi trenin önünde Timisoara yazıyor.Manyak karı yüzünden az kalsın treni kaçırıyorduk!
         Timisoara'ya vardığımızda azıcık rahatladık.En azından yürüyen merdiven ve pos cihazları vardı.Valla benim için medeniyet belirtileri yürüyen merdiven ve pos cihazı ahahaha.Oradan da biletleri aldık ancak yataklı bölümde yer yoktu.Oturarak 10 saat tren yolculuğu yaptık.Baya zor oldu ya koltuklar falan da yatmıyor ya.Ama sağ salim Bükreş'e geldik sonunda.
         Bükreş'e geldiğimizde kendimi biraz daha rahat hissediyordum çünkü çok sevdiğimiz iki arkadaşımız Fatih ve Samet orada sosyal sorumluluk projesindeydiler.Birlikte zaman geçirdik.
          Gelelim Bükreş'e! Öncelikle Old Town çok güzel ama Bükreş'te gıda çok pahalı.Net aç kaldık,Hostelde humus,ekmek,rus salatası falan yedik.
          Parlamento binası çok görkemli.Avrupa'nın en büyük parlamento binasıymış.O zamanki hükümet bu binayı yapmak için Romanya'nın 20 yıllık bütçesini yemişler.O nedenler Romen'ler pek sevmiyor orayı.
          Romen'ler Slav memleketlerinin arasında kalmasına rağmen ırk tam bir İtalyan'a benziyor.Dilleri de çok benziyor ayrıca.Çok zengin bir ülke değiller ama herkes kont kontes gibi.Lüks arabalar ortalarda.Öte yandan arka mahallelerinde insanlar dükkandan bozma tek oda yerlerde yaşıyorlar.Hatta suları bile yok damacana ile taşıdıklarını gördüm.Dediğim gibi ırkın bir bölümü İtalyan gibi diğer bölümü tam cennet mahallesi.
          Benim emektar valizim yolculuklarıma dayanamayınca oradan yeni bir valiz almak zorunda kaldım.Marketi o sırada şöyle bir inceledim de gıda dışında diğer şeyler çok pahalı değil.
          Yine parkları bahçeleri vs. çok güzel.Arcul De Triumf Zafer Tak'ını gördük.Hatta orada Yiğido hemen bir entellektüel bilgi paylaştı.Tak'ın orijinali Paris'teymiş.Ben de kendi kendime dalga geçtim amaan Paris'tekini nasıl görelim biz falan diye.Ama hayat Sürprizlerle dolu! :)
          Arkadaşlarımla çok güzel zaman geçirdiğim ve gerçekten çok sevdiğim Bükreş'ten ayrılma zamanı gelmişti ve Moldova'ya doğru yola çıktık.
          Ama önce Bükreş Fotoğraflarıııı









          Gelelim Kişinev'e! Açıkçası buraya çok büyük beklentilerle gelmemiştim.Ama itiraf etmeliyim ki Kişinev beni utandırdı.Evet çok gelişmiş bir ülke değil ama doğal kalmayı başarmış.Her yeri yeşil ve sade.İnsanları o kadar kendi halinde ki.Ayrıca çok da ucuz.
          Geleneksel yemekler son derece doyurucu.Yiğido bile bitiremedi tabağını :D 
          Burada Alexander Puşkin'in evi vardı onu ziyarete gittik.Ama kimse İngilizce bilmiyor tabi ki .Bilet vs aldık neyse gezerken orada çalışan bir kadın geldi ve bize anlatmaya başladı.Ama Moldova'ca anlattığı için anlamıyoruz.Anlamadığımızı söylüyoruz ama kadın ısrarla devam ediyor.Sonradan farkettik ki bilet tarifesinde tur ücreti vardı ve oldukça pahalıydı.Aha dedik bu bize 100 lei kitleyecek.Ne yapsak da topuklasak diye düşünürken yeni ziyaretçiler geldi kadın onlara bilet kesmeye gitti,bize de 1 dk ya geliyorum gibi bir işaret yaptı.Biz o sırada bir topukladık müzeden.Sanırsın Puşkin'in varını yoğunu çaldık orada.Hayatımda yaşadığım an garip ve komik anlardan biriydi :D
          Öyle ve ya böyle,iyi kötü anılarla bir haftalık seyahatimizi bitirdik ve Ukrayna'ya dönme vakti geldi.Bu maceraları da yazacağım.Ama önce Kişinev fotoğrafları:






          Ukrayna ve staj maceralarımla geri döneceğim.O zamana kadar hoşçakalııınnn :)

Instagram,Twitter:@mihrign
Facebook Sayfam: Mihri'nin Dünyası
 
Bu blogtaki yazıların tüm telif hakları saklıdır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Instagram

CONTACT ME

Ad

E-posta *

Mesaj *

You Can Comment! Click Here!

BUMERANG

Bumerang - Yazarkafe
Powered By Blogger

Translate

Copyright © 2015 • MİHRİ'NİN DÜNYASI